Muhterem Fethullah
Gülen Hocaefendi ile yapılan dört telefon görüşmesinin yasadışı dinleme
kayıtları Pazartesi gecesi internette servis edildi. Malumunuz Hocaefendi ABD’de
yaşıyor. Arayanlar ise Türkiye’den Hizmet Hareketi’ne gönül vermiş insanların
kurdukları bazı kurumlardan yöneticiler. Konuşmaların içeriğinde en ufak suç
unsuru sayılabilecek herhangi bir şey bulunmuyor. Tam tersine bu yasadışı dinleme
kayıtlarından biri Hizmet Hareketi’nin hükümet çevreleri tarafından nasıl bir
komplonun hedefi haline getirildiğini tüm çıplaklığıyla deşifre etmiş
bulunuyor.
Hizmet Hareketi’ne
yakın işadamlarının kurduğu Bank Asya’nın nasıl bir hükümet operasyonuyla çökertilmeye
çalışıldığını bu bankanın bir üst düzey yetkilisi ile Hocaefendi arasındaki
telefon görüşmesi esnasında açıkça görebiliyorsunuz. Zaten görüşmenin sebebi de
bu. Türkiye’nin en büyük katılım bankası durumundaki Bank Asya yetkilileri hükümetin
batırma komplosuna karşı kendilerince bazı önlemler geliştirmişler ve Hizmet
Hareketi’nin manevi öncüsü durumundaki Fethullah Gülen Hocaefendi ile de bu
önlemleri istişare ediyorlar.
Konuşulanlarda da ne bir
suç, ne de gayri meşru bir şey söz konusu. Tam tersine sıradan bir demokratik
hukuk devletinde bile büyük bir suç oluşturacak hükümetin illegal bir
girişimine karşı hukuk ve meşruiyet çerçevesinde bir meşru müdafaa söz konusu. Şunu
hemen belirmeliyim ki, hak, hukuk, serbest piyasa ekonomisinin ilkeleri gibi evrensel
değerleri hiçe sayarak hükümetin bir finans şirketini batırma girişiminden bugün
olmazsa yarın, ama mutlaka, hukuk hesap soracaktır.
Türkiye ile yaptığı uluslararası
görüşmeleri yasadışı bir şekilde dinlenen Hocaefendi’nin konuşmalarının
içeriğinde herhangi bir suç yok ama, ortada dört başı mamur ve tam teşekküllü bir
skandal var. Bu skandalın hiçbir delile ya da yargı soruşturmasına
dayanmaksızın “paralel devlet” denilerek masum insanları suçlayan, aşağılayan,
terör örgütü gibi gösteren ve binlerce kamu görevlisini keyfi bir şekilde
tasfiye eden “gerçek paralel devletin” işi olduğundan da kimsenin şüphesi bulunmuyor.
Neticede, meşru ve hukuki bir çerçevede hareket eden bir hükümetin sadece zanna
dayanarak hukuksuz bir şekilde kitlesel görevden almalar yapması beklenemez.
Hukuk çerçevesinde hareket eden bir hükümet bir anayasal suç olan iletişim
özgürlüğünü ihlal edemez. Kendi vatandaşlarını yasadışı ve hukuksuz bir şekilde
dinleyip, bunları servis edemez. Bu yasadışı dineleme skandalıyla hak, hukuk ve
mahremiyet tanımayan “gerçek paralel devlet” tam bir suçüstü durumundayken yakalanmıştır.
Daha doğrusu kendi kendisini ele vermiştir.
Yürütmenin, yasama ve
yargı erklerini tamamen kontrol altına almaya çabalamasına paralel olarak,
devlet yapısının çekirdeğini tıpkı Suriye ve eski Irak’ta olduğu gibi
istihbarat (Muhaberat) teşkilatı üzerine oturtmasının sakıncalarından hep
bahsediliyordu. Bu yasadışı dinleme “Tek Adam-Tek Parti yönetimi” hülyalarıyla ete
kemiğe büründürülmeye çalışılan muhaberat devletinin ne menem bir şey olduğunu
da açıkça gözler önüne sermektedir. Bu dinlemelerin Milli İstihbarat Teşkilatı
(MİT) tarafından gerçekleştirildiği ve Telekomunikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki
(TİB) tasfiye sonrası servise konulduğuna dair yaygın bir kanaat oluşmuş
durumdadır.
Bu durumda sormak lazım:
Yasadışı dinlemeler her alanda mikro düzeyde yürüttüğü yönetim anlayışıyla
bilinen Sayın Başbakan’ın bilgisi dahilinde mi yapılmış ve servis edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın da bu konu hakkında herhangi bir bilgisi var mı? Şayet bilgileri
varsa böyle bir şeye neden ihtiyaç duyduklarını kamuoyuna açık yüreklilikle
anlatmalıdırlar. Yok eğer herhangi bir bilgileri veya talimatları yoksa bu
yasadışı dinlemeleri yaparak anayasal suç işleyen ilgili devlet kurumlarının yetkililerini
ve bu yasadışı dinleme kayıtlarını servis edenleri ortaya çıkarmaları, bu
skandalın hukuki gereği neyse yapmaları gerekmez mi?
Öte yandan, organize ve
koordineli bir şekilde yapıldığı görülen yasadışı dinleme kayıtlarının internette
servise konmadan önce belirli çevrelere önceden ulaştırıldığı da anlaşılıyor.
Erken baskı yaptığı için pek çok önemli son dakika haberini atlamakla bilinen
Akit gazetesinin yasadışı dinleme kayıtlarını sürmanşetten vermiş olması bu
şüpheyi güçlendirmektedir. Yasadışı telefon dinlemelerini yaparak, servis
ettiğinden şüphelenilen MİT ile Akit gazetesi arasında belli ki çok sağlam bir
iletişim ve işbirliği söz konusudur. Oldum olası en aşağılık şahsiyet
cellatlığı örneklerine imza atmaklığıyla bilinen Akit gazetesinin MİT’in
tetikçiliğine gönüllü olması doğrusu hiç de şaşırtıcı değildir.
Hocaefendi’nin telefon
konuşmalarını yasadışı dinleyen ekipler, aslında uzunca bir zamandır Türkiye’de
yasadışı dinlemeleri ve hedefe konan isimlerin gizli çekilmiş mahrem görüntüleri
de kimlerin yaptığına dair güçlü bir fikir vermektedir. Başbakan Erdoğan ve
çevresindekilerin bu konuda doğrudan ya da ima yoluyla sürekli Hizmet Hareketi’ni
zan altında bırakacak şekilde yaptığı suçlamaların ve açık iftiraların içinin
ne kadar boş olduğu da bu menfur vesileyle görülmüştür. Sahi CHP eski başkanı Sayın
Deniz Baykal’la ilgili gizli çekilmiş mahrem görüntüleri seçim meydanlarında
bile kullanmaktan çekinmeyen bir çevreden ne beklenebilir ki? Gerek Baykal’ın,
gerekse MHP’li vekillerin servis edilen mahrem görüntülerinin faillerinin
aradan geçen 3 yıla rağmen hala bulunamamış olması hükümeti zaten zan altında
bırakmaktaydı. Hocaefendi’nin yasadışı dinlenen telefon görüşmelerinin servis
edilmesi bu zannı şüphe bırakmayacak şekilde güçlendirmiştir. Üstelkik bundan
sonra servis edilmesi muhtemel tüm yasadışı ses ve görüntü kayıtlarının da
adresi artık tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır.
Çıkarılan korumacı
yasalarla dokunulmaz bir frekenştayna dönüştürülen MİT üzerinden dizayn edilen
Muhaberat Devleti’nin ülkeyi getirdiği durum nereden bakılırsa bakılsın dehşet
vericidir. Yaşananlar “acaba toplumun önde gelenlerinden ne kadarı MİT
tarafından yasadışı şekilde dinlenmektedir?” sorusunu da akıllara
getirmektedir. Belki binlerce masum insan gibi Hocaefendi’nin de telefon
konuşmalarını hukuksuz bir şekilde takibe alan MİT’in 34 gencin öldürüldüğü Uludere
katliamı, Başbakanlıktaki dinleme cihazları ve benzeri karanlık olaylardaki
beceriksizliği de belli ki kasti bir beceriksizlik niteliğindedir. Ya da masum
insanları yasadışı takibe o kadar büyük enerji harcıyor olmalı ki MİT, asıl
işini yapmaya ne vakti ne de imkanı kalmaktadır.
Peki bu hukuksuzluk
karşısında sorumluluk makamında olanlar ne yapmayı düşünüyor? Yetkisi olmadığı
halde tüm telefon görüşmelerini yasadışı dinleyen ve aldıkları kayıtlardan hizmet
ettikleri siyasi iradenin işine gelenleri manipülatif bir şekilde servis eden
çevrelerin bu hukuksuzluğu karşısında Cumhurbaşkanı, Meclis ve ilgili devlet
kurumları bir şeyler yapmayı düşünüyor mu? Bu güzel ülkenin keyfiliğin, kural bilmezliğin
ve hukuk tanımazlığın yeni norm haline geldiği 5. sınıf bir kabile devleti
görüntüsüne bürünmesine sessiz mi kalınacak? Herkesin gözleri önünde yapılanların
bir anayasal suç olduğu görmezden mi gelinecek?
En temel hak ve hukuk ilkelerinin
yanı sıra açık bir anayasa ihlali olan bu suç karşısında hak ve hukuka saygılı
olan hiçbir çevre ve otorite sessiz kalamaz, sessiz kalmaları kabul edilemez.
Çünkü Anayasa’nın 20. Maddesi’nde geçen “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz;” Anayasa’nın 22. Maddesi’nde yer alan “Herkes
haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır;” ve Anayasa’nın
25. Maddesi’ndeki “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep
ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz;
düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz,” ifadeleri yasadışı
dinlemelerin ve bu kayıtların servis edilmesinin açık bir anayasal suç olduğunu
ortaya koymaktadır.
Unutulmamalı ki, kimsenin
mahreminin güvence altında olmadığı, siyasi emellerle kişi mahremiyetinin en
hoyrat bir şekilde ihlal edildiği bir ülke belki hoş olmayan pek çok şekilde
tanımlanabilir, ama özgürlükçü bir demokrasi ve hukuk devleti olarak asla
tanımlanamaz.
Bülent bey söylediklerinin hepsi doğru amenna ama ayni şeyleri siz yapmıyormusunuz herşeyden haberiniz var maşallah nasıl oluyor siz yapınca mübah öteki yapınca değil öğlemi herkes özeleştiri yapsın hiç kimse yapmasın şimdi diyieceksinki bizim yaptığımıda dair delilin varmı senin iddiaları ile ilgili delil varmı
YanıtlaSil