Perşembe günü Today’s
Zaman 7. yaşına girdi. Tam 7 yıl önce yayına başlayan bu gazete, sanki 7 yıl
değil de 50 yıllık bir yayın hayatına sahipmişçesine, acısıyla tatlısıyla,
muazzam bir tecrübe biriktirdi. Alabildiğine canlı ve dinamik bu ülkede ve
bölgede yaşananları bir taraftan tarihe not düşen bu gazete, bir taraftan da
yaşayan bir organizma olarak kritik bir geçiş dönemindeki ülke ve bölge tarihinin
şekillenmesinde rol alan bir aktöre dönüştü. Her iki rolünde de son derece
başarılı olmalı ki bu gazete, çok mütevazi satış rakamlarına sahip olmasına
rağmen 100 binlerce tirajı olan gazetelerden daha fazla ses getirir, daha fazla
konuşulur, daha fazla takdir edilir ve özellikle son dönemde daha fazla hedefe
konulur hale geldi.
Bu gazetenin hakkında bu
kadar çok konuşulup, bu kadar çok takdir edilmesi ve belirli çevreler tarafından
bu kadar fazla hedefe konulması elbette sadece kendi kabiliyetlerinden kaynaklanmıyor.
Türkiye gibi bir gün içerisinde yaşananlarıyla belki bir başka ülkenin bir yıl
boyunca ürettiğinden daha fazla gündem oluşturabilen bir ülkede yayın yapıyor
olmasıdır bu gazeteyi bu kadar farklı ve fark edilir kılan. Belki de sürekli
değişen siyasi, sosyal, diplomatik ve ekonomik şartlar ve tarih yapıcı ana aktörlerin
sürekli değişen pozisyonlarına rağmen, inandığı ilke, değer ve prensiplerden
asla taviz vermeyen duruşudur bu gazeteyi farklı ve önemli kılan; dahası bu
gazeteyi farklı dönemlerde farklı anti-demokratik kesimlerin hedefi haline
getiren.
7 yıl önce bu gazeteyi henüz
yayına hazırlama safhasındayken, yayına başlamasından aşağı yukarı bir ay önce,
uluslararası bilinirliği, saygınlığı ve güvenilirliği
yüksek olan çok değerli bir köşe yazarı dostum ziyaretime gelmişti. Bu dostum o
dönemde yayınlanmakta olan iki İngilizce günlük gazeteden birinde köşe
yazarlığı yapmaktaydı. Ziyareti sırasında nasıl bir gazete yapmayı planladığımı
sordu. Ben de gerçekleştirmek için kafamda kurguladığım bu gazeteyi heyecanla anlattım.
Bu gazete, cesur
olacaktı. Bu gazete, çok sesli olacaktı. Bu gazete, şartlar ne olursa olsun
sonuna kadar radikal bir demokrat olacaktı. Bu gazete, hangi amaçla olursa
olsun evirip çevirmeden gerçekleri olduğu gibi yansıtacaktı. Bu gazete, insanların
hayatına daha az müdahaleci olan, insanların hayatını daha az olumsuz etkileyen
ve kapladığı alan itibariyle daha küçük bir devletten yana olacaktı. Bu gazete,
her türlü haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı olacaktı. Bu gazete, halkı
ilgilendiren her konuda şeffaflıktan taraf olacak ve yönetimin attığı her
adımda hesap verebilir olması için uğraşacaktı. Bu gazete, devlete karşı bireylerin
hak ve özgürlüklerinden taraf olacaktı. Bu gazete, evrensel temel insan hak ve
özgürlüklerinin yılmaz savunucusu olacak ve bu konuda uygulamadaki en iyi örnekleri
sunan Avrupa Birliği norm ve standartlarının bu ülkeye kazandırılması için çaba
harcayacaktı. Bu gazete, ekonomide teşebbüs hürriyetinden, piyasa
ekonomisinden, refahın adil paylaşımından ve sürdürülebilir gelişmeden, sağlıklı
şehirleşmeden yana olacak ve çevreye azami duyarlılık gösterecekti.
Tüm bunları dinledi o
arkadaşım ve dedi ki “Madem bunları yapacaksınız öyleyse beni de bu gazetenin
müstakbel yazarlar listesine ekleyiver.” Kendisini oluşmakta olan o listeye memnuniyetle
ekledim. Her hafta kaleme aldığı o enfes yazılarıyla bu gazetenin okurlarının
karşısına 7 yıldır kesintisiz çıkmaya devam ediyor.
İşte bu gazete, 7 yıl
boyunca değerli köşe yazarı arkadaşıma söylediklerimi imkanları ölçüsünde gerçekleştirmek
için çabalayıp durdu. Elbette ki bu gazetede, kasti olmayan bazı hatalar da yapılmış
olabilir bu 7 yıl boyunca. Ama bu gazete, bile bile ve kasten asla ve asla yanlış
yazmadı, okuyucusunu aldatmadı, yalan söylemedi. Bu gazete, kimseye iftira
atmadı. Bu gazete, doğru bildiğini hep dosdoğru ve her koşulda cesaretle dile
getirmeye çalıştı.
Zor bir 7 yıldı geride
bıraktığımız. Yine zor bir dönemden geçiyor ülkemiz. Tıpkı geçtiğimiz son
derece zorlu 7 yıl boyunca olduğu gibi, bu gazete içinden geçtiğimiz bu zor
dönemde de aynı ilke ve değerlerin ışığında, korkmadan, sinmeden, yalpalamadan
işini yapmaya çalışıyor. Hakkında atılan “uluslararası komplonun parçası”, Türkiye’yi dünyaya şikayet eden gazete”, “CIA,
MOSSAD, MI6 ve daha nice yabancı istihbarat örgütüyle birlikte hareket eden
gazete” gibi insaf ve izanın almayacağı iftiralara ve ithamlara zerre pirim ve
kıymet vermeden, korkmadan, yılmadan bu gazete doğru bildiği yolda yol almaya
devam ediyor.
Elbette ki bu gazete, tüm
yayınlarında Türkiye’nin milli çıkarlarını gözetiyor. Ama bu gazete, hırsları
gem tanımayan bir oligarşik ve mafyatik siyasal zümrenin yolsuzluğa batmış
çıkarlarıyla milli çıkarları da birbirine karıştırmıyor. Savunduğu ilkeler
çerçevesinde bu gazete, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, temel insan hak ve
özgürlüklerinin, şeffaflığın, hesap verebilirliğin, refahın adil paylaşımının, çevreye
duyarlılığın bu ülkedeki standartlarının yükseltilmesi için tıpkı dün olduğu
gibi bugün de var gücüyle çalışıyor. Ama cesaretle ortaya koyduğu söz konusu çabalarından
dolayı bu gazete, tıpkı dünün hak-hukuk tanımaz muktedirleri gibi, bugünün hak-hukuk
tanımaz muktedirlerinin de hedefi haline geliyor.
Sahi “tek adam-tek
parti devleti” arayışındaki bugünün muktedirleri bu gazetenin ne yapmasını
bekliyor? AB norm ve standartları çerçevesinde demokratikleşme reformlarına çok
güçlü destek veren bu gazetenin yoksa şimdi tüm demokratik kazanımlardan tek
tek atılan geri adımlara da destek vermesini mi bekliyorlar?
Yolsuzlukların önüne
geçilmesi, şeffaflığın ve hesap verebilirliğin temini için, başta Sayıştay
yasası olmak üzere, hükümetin doğru yönde attığı tüm adımlara destek veren bu
gazetenin, son dönemde Sayıştay’ın çalışamaz hale getirilmesine, tüm kamu denetim
mekanizmalarının işlevsiz kılınmasına, kamu ihalelerindeki yolsuzluklarda ceza
indirimine, ihale kanununun verilecek ihalelere göre sürekli değiştirilmesine, halka
hesap vermekten kaçınılmasına ve şeffaflıktan ecel görmüş gibi kaçarak keyfi
yönetim rotasında atılan akıl almaz adımlara da destek vermesini mi umuyorlar?
Kamu imkanlarının suistimal
edilmeyeceği vaadiyle yola çıkanları bu vaatlerinden dolayı ayakta alkışlayan
bu gazetenin, ortaya saçılan yüz milyonlarca dolarlık rüşvet, yolsuzluk, çıkar
sağlama, kara para aklama iddiaları karşısında sus pus olmasını mı bekliyorlar?
Geçmişteki faili meçhul
siyasi cinayetlerin üzerine gidilerek ortaya çıkarılması ve yargı önünde hesap
sorulması için istikrarlı ve kararlı bir yayıncılık yapan bu gazetenin, bu
iktidar döneminde meydana gelen Hrant Dink suikasti, Uludere katliamı, Doğu
Akdeniz’de düşen askeri uçak ve benzeri karanlık olayların faili meçhul
kalmasına ses çıkarmamasını mı istiyorlar?
Demokrasi ve hukuk devletinin
yerleşmesi için askeri vesayet yapılarına, derin devlet çetelerine, Ergenekon
Terör Örgütü’ne, ordu içerisindeki cunta yapılanmalarına karşı girişilen ve o
dönem için sonu belirsiz olan mücadelelere tam destek veren bu gazetenin, tüm
bu yapılara hükümetin yeniden hayat bahşetme girişimlerine de destek vermesini
mi umuyorlar?
12 Eylül 2010
referandumunda halkın yüzde 58’inin oyuyla kabul edilen anayasa değişikliği
sayesinde AB normlarına uygun olarak demokratik, bağımsız ve tarafsız bir
yüksek yargı ile HSYK yapısının oluşmasına tam destek veren bu gazetenin, şimdi
tüm bu olumlu gelişmeleri ve hukuki kazanımları çöp tenekesine atıp, son derece
talihsiz bir girişimle yargıyı tamamen hükümete bağlama çabalarına da omuz
vermesini mi bekliyorlar?
AB uyum reformları
kapsamında toplantı özgürlüğü, inanç özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, ifade
özgürlüğü ve basın özgürlüğü gibi hak ve özgürlükler alanında doğru yönde
atılan pek çok adımın yılmaz savunucusu olan bu gazetenin, bugün başta basın
özgürlüğü olmak üzere tüm bu özgürlük alanlarındaki atalete ya da geriye gidişe
de destek olması mı bekleniyor. İfade ve basın özgürlüğü alanındaki baskılara,
zulme, yeniden hortlatılmaya çalışılan sansürcülüğe göz yumması mı umuluyor?
Son yolsuzluk
olaylarından, Gezi Parkı protestolarına, kamudaki fişlemelerden, yargısız infaz
yoluyla binlerce kamu görevlisinin tasfiyesine varıncaya kadar örnekleri
çoğaltmak mümkün, ama gereksiz. Yalnız herkes şunu bilsin ki, bu gazete, son
dönemde sıklıkla rastladığımız bu türden anti- demokratik, hukuk dışı ve
özgürlüklerin hilafına her adıma karşı çıkacak ve yanlış beklentidekileri hep
hayal kırıklığına uğratacaktır.
Muhabiriyle,
editörüyle, copy editörü ve tasarımcısıyla bu gazete, inandığı evrensel demokratik
ilkeler çerçevesinde doğru bildiklerini dosdoğru ve cesaretle savunmaya devam
edecektir. İlkeli yayıncılığını sürdürmeye
devam edecek olan bu gazete, kendi pozisyonunu ve rotasını hangi amaçlarla olursa
olsun siyasal iktidarın son dönemdeki konjontürel iniş çıkışlarına göre
ayarlamaya azami çaba harcayan bazı yazarlarına ise inandığı demokrasi ve
çoğulculuğun hatırı için tahammül göstermeye de devam edecektir.
Demokrasi, hak ve özgürlükler
mücadelesi içerisinde geçen 7 yıllık yayın hayatı boyunca emeği geçen herkesle
birlikte bu gazeteye inanan, güvenen ve destek olan tüm okurlarımıza da teşekkür
ediyor ve hep birlikte daha nice 7 yıllar geçirmeyi ümit ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder