10 Şubat 2014 Pazartesi

Control freak


“Control freak”, yani kontrol delisi... Siyasette, profesyonel hayatta ve hatta özel hayatta herşeyi kontrol etme güdüsündekileri en iyi tanımlayan terim bu olsa gerek. Siyasal ve toplumsal düzleme baktığımızda elbetteki demokrasilerde de bir ölçüde rastlayabilirsiniz bu hastalıklı psikolojiye. Ama genelde otoriter ve totaliter rejimlerin ve despotik liderliklerin ortak karakteridir.
     Wikipedia’daki tanıma göre, “psikoloji kaynaklı bir argo olan ‘control freak’ etrafında olan biten her şeyin nasıl olması gerektiğini dikte etmeye çalışan insanlar için küçümseyici bir tabir olarak kullanılır. Ayrıca, sınırlı sayıda bazı şeylerin hangi özel yolla yapılması gerektiğini söyleyen kişiler için de kullanılır. Klinik psikoloji profesörü Les Parrott şöyle yazmıştır: “Control freak”ler, herhangi bir şeyi sizin umursadığınızdan fazla umursayıp kendi istediklerinin olması için ısrarcı olmaktan vazgeçmeyenlerdir.”
       Bazı durumlarda, control freak, kendi bitmez tükenmez müdahalesini daha iyi, hatta gerekli görür; bu da daha üstün hissetmekten, başkalarının bu şeyleri yeterince iyi yapmaya muktedir olmadığını düşünmekten veya kendileri her detayla ilgilenmezlerse işlerin yanlış gideceğine inanmalarından kaynaklanabilir. Başka bazı durumlarda ise sadece ellerindeki gücün etraflarında olup biten her şey üzerinde kontrol hissi veriyor olmasının zevkini çıkarırlar.”
        Şahsi veya profesyonel düzlemden herkesin hayatını etkileyen devlet yönetimi düzlemine geçtiğimizde de mikro yönetişime varan boyutlar da içeren bu kavramı rahatlıkla kullanabiliriz. En özgürlükçü devletler ve en demokratik yönetim şekillerinde bile devletin kendini yapmakla vazifeli hissettiği başlıca iş vatandaşlarını belirli bir düzeyde kontrol etmektir. Ancak otoriter, totaliter rejimlerde insanları bunaltan bu kontrol çabası zirveye çıkar. George Orwell’in “big brother is watching you” sözüyle meşhur “1984” romanı bu hazin durumun bir anlatımından ibarettir. Genel olarak güçler ayrılığı, kontrol ve denge mekanizmaları, anayasalar, temel insan hak ve özgürlüklerini koruma amaçlı yerel ve uluslararası hukuk normları kontrol delisi sistemleri ve liderleri sınırlayarak makul ölçüler içinde hareket etmelerini ve vatandaşlara daha özgür bir yaşam alanı açmalarını hedefler. Hak  ve özgürlükler literatüründe büyük önem atfedilen “özel hayatın dokunulmazlığı”, “kişisel haberleşmenin gizliliği” gibi ilkeler bu kontrol merakının sınırlanması amacıyla geliştirilmiş kavramlardan sadece bazılarıdır.
      Hal ve davranışlarıyla control freak olarak tanımlanmayı hak eden liderliğe dair işaretler fazlalaştığı oranda demokrasiden, hukuktan, temel hak ve özgürlüklerden uzaklaşıldığına, keyfiliğe ve zorbalığa yaklaşıldığına rahatlıkla kanaat getirebilirsiniz. Şimdilik size dokunmuyor olsa bile bir adım sonra her şeyi kontrol etme güdüsünün gelip sizin hayatınızı da karartacağından emin olabilirsiniz. Kendi hayatınız üzerindeki kontrolünüzü ve inisiyatifinizi kaybedip kendisini sizden üstün gören bir başkasının belirlediği hastalıklı dar kalıplara haps olmanızın sadece bir an meselesi olduğunu anlayabilirsiniz.
       Öte yandan, control freak psikolojisini temel karakteri haline getirmiş ve üstelik hala popüler olan karizmatik bir liderden daha tehlikelisi ise yoktur. Halbuki kendisine sorsanız, adının karıştığı yolsuzluklarda ve çeteleşmelerde hiç bir sorun görmez, toplum ve bireyler için herşeyin en doğrusunu(!), en idealini (!), en faydalısını(!) bildiğini söyler size. Sadece bilmekle kalmaz asla şüphe duymadığı bu mutlak doğrularından ve ideallerinden herkes istifade etsin(!) ister. Bu güzelliklerden(!) istifade etmelerini sağlamak için elinde yeterince dayatmacı araçlar nasıl olsa fazlasıyla vardır. Milyonlarca insan arasından lider olmaya hak kazandığına göre sıradan insanlardan elbette ki kendisini üstün görür. Bu hastalıklı üstünlük ve seçilmişlik duygusu zaman zaman öyle bir yoğunlaşır ki, halkın kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğuna karar veremeyecek kadar zavallı olduğu, yardıma ve  yönlendirilmeye ihtiyaç duyduğu düşüncesine kapılır.
        Ne kadar hazin diye düşünür kontrol delimiz. Bizzat kendi elleriyle çevresine topladığı insanlar bile işini kendisi kadar iyi ve mükemmel yapma becerilerinden yoksundur. Öyleyse her şeyle bizzat kendisi ilgilenmelidir. Söylenecek her sözü bizzat kendisi söylemelidir. Yapılacak her şeyi bizzat kendisi yapmalıdır. Bir süre sonra kendisinden başka herkesin görünür olmaktan çıkmasından bile hiç tedirgin olmaz. Kendisiyle o kadar doludur ki, birşeylerin yanlış olduğu, yanlış gidebileceği düşüncesine asla kapılmaz. Söyledikleri, yaptıkları lüzumludur, çünkü doğru ve ideal olanı tekelinde tutan olarak toplum ve vatandaşları bu doğru ve ideallere göre dizayn etmelidir.
      Kendisine sorarsanız bunda ne bir tuhaflık, ne de bir sakınca görmez. Ne de olsa tüm yapıp ettikleri toplumun iyiliği içindir. İnsanların hangi tür ekmeği yiyeceğinden, kaç çocuk yapacağına, çocuk bekleyen kadınların doğumunu nasıl gerçekleştireceğine, vatandaşların ne zaman ne içeceğine kadar herşeyi kontrol altına almaya çalışır. Hangi televizyon dizisi iyidir, hangisi sakıncalıdır artık tercih yapmak zorunda kalmaz vatandaşlar. Çünkü bu tercih onların iyiliği için çoktan o lider tarafından yapılmıştır. Binlerce semtten birindeki bir parkın neye dönüştürüleceğiyle de ilgilenir bu lider, ülkesinin hangi küresel blokta yer alacağıyla da. Bölgeye düzen vermek, küresel siyasetle ilgilenmek de bu büyük liderin sorumluluğundadır, hangi gazetenin hangi manşeti atacağı, hangi fotoğrafın altına hangi resimaltı yazısını yazacağı da. Öyle ki, bir haber televizyonunun ekranında  akan alt yazı da onun mucizevi dokunuşuna ihtiyaç duyar, topyekün medya atmosferinin yeniden dizayn edilmesi de. Topluma ve medyaya yönelik makro mühendislikler de onun sorumluluğu ve yetkisindedir, tek tek her vatandaşın tercihi, ne yapıp edeceği de.
        O vardır ve tercihleri önceliklidir. Başkalarının ne varlığı ne de tercihleri ise dikkate değer değildir. Zaten maruz kaldıkları müdahaleler ve baskılardan dolayı artık inim inim inlemeye başlayan sadece ülkesindekiler değil, tüm dünyadaki her şey ve kişi kendi idealine hizmet ediyorsa değerlidir. Neticede değerli gördüğü herşey ve kişi bu değerlerini bizzat kendisine yakınlığından ve saygısından almaktadır. İdeallerine ve doğrularına katılmayanlar ya da bir süre sonra hizmet etmekten vazgeçenler ise bir anda değersizleşiverir. Onlar artık haindir, tuzluk kadar değersizdir. Çünkü herkesin onun sayesinde değer kazandığına, zenginleştiğine, konum elde ettiğine ve saygın hale geldiğine inanır. Onsuzluk nazarında bu lütuflardan hepsinin reddidir ve değersizleşmektir.
       Kimin 140 karakterlik twitter mesajında ne yazacağı da onun kontrolünde olmalıdır, televizyon kanallarının kime ne kadar yer vereceği de. Ne kadar saçma olursa olsun doğrularını koşulsuz destekleyenlere lütufları boldur. Kanunsuz, hukuksuz, kuralsız yönettiği muazzam sermaye imkanlarını kullanarak onları milyonlara, yatlara, katlara boğar. Azıcık eleştirenlere ise elinden geleni ardına koymaz. Onları derhal düşman, hain, çete, terör örgütü, haşaşi ilan eder. Karşı gördüklerini söz söyleyemez, nefes alamaz hale getirmek için ahlak, ilke, hak ve hukuk tanımaz. Bir yazısı için yazarları gazetelerinden, bir sözü için televizyoncuları kanallarından attırır. Hızını alamaz bizim kontrol delimiz, hiç bir hukuk sisteminde suç ya da hakaret olarak kabul edilemeyecek iki twitter mesajı yüzünden henüz mesleğinin başlangıcında olmasına rağmen büyük gelecek vaad eden genç bir gazeteciyle  şahsen uğraşır. Önce ceza davası açar, sonra bakar ki bu davadan hukuken bir şey çıkmayacak, öfkesini dindirmek, hıncının beslediği intikamcı duygusunu tatmin etmek için hukuksuz şekilde sınır dışı ettirir bu genç meslektaşımızı.
        Today’s Zaman’da mesai arkadaşım olan Azeri gazeteci Mahir Zeynalov örneğinde olduğu gibi bireysel olarak uğraşır hoşlanmadığı kişilerle. Bununla da yetinmez, benzer “nahoş” durumlar oluşturmaya kimse cüret etmesin diye en despotik düzenlemelere imza atar. Herkesin iletişimini, internetini, özel hayatını kontrol altına almaya çalışır. Özgürlükler, haklar ve demokratik tercihler ölmeye yüz tutar control freakimizin liderliğinde, yerine tam teşekküllü bir tiranlık kurulur adım adım.

For English: http://todayszaman.com/columnist/bulent-kenes_338949_control-freak.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder