“Control freak”, yani kontrol delisi... Siyasette, profesyonel hayatta ve hatta özel hayatta herşeyi kontrol etme güdüsündekileri en iyi tanımlayan terim bu olsa gerek. Siyasal ve toplumsal düzleme baktığımızda elbetteki demokrasilerde de bir ölçüde rastlayabilirsiniz bu hastalıklı psikolojiye. Ama genelde otoriter ve totaliter rejimlerin ve despotik liderliklerin ortak karakteridir.
Wikipedia’daki
tanıma göre, “psikoloji kaynaklı bir argo olan ‘control freak’ etrafında olan
biten her şeyin nasıl olması gerektiğini dikte etmeye çalışan insanlar için
küçümseyici bir tabir olarak kullanılır. Ayrıca, sınırlı sayıda bazı şeylerin
hangi özel yolla yapılması gerektiğini söyleyen kişiler için de kullanılır.
Klinik psikoloji profesörü Les Parrott şöyle yazmıştır: “Control freak”ler,
herhangi bir şeyi sizin umursadığınızdan fazla umursayıp kendi istediklerinin
olması için ısrarcı olmaktan vazgeçmeyenlerdir.”
Bazı
durumlarda, control freak, kendi bitmez tükenmez müdahalesini daha iyi, hatta
gerekli görür; bu da daha üstün hissetmekten, başkalarının bu şeyleri yeterince
iyi yapmaya muktedir olmadığını düşünmekten veya kendileri her detayla
ilgilenmezlerse işlerin yanlış gideceğine inanmalarından kaynaklanabilir. Başka
bazı durumlarda ise sadece ellerindeki gücün etraflarında olup biten her şey
üzerinde kontrol hissi veriyor olmasının zevkini çıkarırlar.”
Şahsi
veya profesyonel düzlemden herkesin hayatını etkileyen devlet yönetimi
düzlemine geçtiğimizde de mikro yönetişime varan boyutlar da içeren bu kavramı
rahatlıkla kullanabiliriz. En özgürlükçü devletler ve en demokratik yönetim
şekillerinde bile devletin kendini yapmakla vazifeli hissettiği başlıca iş
vatandaşlarını belirli bir düzeyde kontrol etmektir. Ancak otoriter, totaliter
rejimlerde insanları bunaltan bu kontrol çabası zirveye çıkar. George Orwell’in
“big brother is watching you” sözüyle meşhur “1984” romanı bu hazin durumun bir
anlatımından ibarettir. Genel olarak güçler ayrılığı, kontrol ve denge
mekanizmaları, anayasalar, temel insan hak ve özgürlüklerini koruma amaçlı
yerel ve uluslararası hukuk normları kontrol delisi sistemleri ve liderleri
sınırlayarak makul ölçüler içinde hareket etmelerini ve vatandaşlara daha özgür
bir yaşam alanı açmalarını hedefler. Hak
ve özgürlükler literatüründe büyük önem atfedilen “özel hayatın
dokunulmazlığı”, “kişisel haberleşmenin gizliliği” gibi ilkeler bu kontrol
merakının sınırlanması amacıyla geliştirilmiş kavramlardan sadece bazılarıdır.
Hal
ve davranışlarıyla control freak olarak tanımlanmayı hak eden liderliğe dair
işaretler fazlalaştığı oranda demokrasiden, hukuktan, temel hak ve
özgürlüklerden uzaklaşıldığına, keyfiliğe ve zorbalığa yaklaşıldığına
rahatlıkla kanaat getirebilirsiniz. Şimdilik size dokunmuyor olsa bile bir adım
sonra her şeyi kontrol etme güdüsünün gelip sizin hayatınızı da karartacağından
emin olabilirsiniz. Kendi hayatınız üzerindeki kontrolünüzü ve inisiyatifinizi
kaybedip kendisini sizden üstün gören bir başkasının belirlediği hastalıklı dar
kalıplara haps olmanızın sadece bir an meselesi olduğunu anlayabilirsiniz.
Öte
yandan, control freak psikolojisini temel karakteri haline getirmiş ve üstelik
hala popüler olan karizmatik bir liderden daha tehlikelisi ise yoktur. Halbuki
kendisine sorsanız, adının karıştığı yolsuzluklarda ve çeteleşmelerde hiç bir
sorun görmez, toplum ve bireyler için herşeyin en doğrusunu(!), en idealini
(!), en faydalısını(!) bildiğini söyler size. Sadece bilmekle kalmaz asla şüphe
duymadığı bu mutlak doğrularından ve ideallerinden herkes istifade etsin(!)
ister. Bu güzelliklerden(!) istifade etmelerini sağlamak için elinde yeterince
dayatmacı araçlar nasıl olsa fazlasıyla vardır. Milyonlarca insan arasından
lider olmaya hak kazandığına göre sıradan insanlardan elbette ki kendisini
üstün görür. Bu hastalıklı üstünlük ve seçilmişlik duygusu zaman zaman öyle bir
yoğunlaşır ki, halkın kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğuna karar
veremeyecek kadar zavallı olduğu, yardıma ve
yönlendirilmeye ihtiyaç duyduğu düşüncesine kapılır.
Ne
kadar hazin diye düşünür kontrol delimiz. Bizzat kendi elleriyle çevresine
topladığı insanlar bile işini kendisi kadar iyi ve mükemmel yapma
becerilerinden yoksundur. Öyleyse her şeyle bizzat kendisi ilgilenmelidir.
Söylenecek her sözü bizzat kendisi söylemelidir. Yapılacak her şeyi bizzat
kendisi yapmalıdır. Bir süre sonra kendisinden başka herkesin görünür olmaktan
çıkmasından bile hiç tedirgin olmaz. Kendisiyle o kadar doludur ki, birşeylerin
yanlış olduğu, yanlış gidebileceği düşüncesine asla kapılmaz. Söyledikleri,
yaptıkları lüzumludur, çünkü doğru ve ideal olanı tekelinde tutan olarak toplum
ve vatandaşları bu doğru ve ideallere göre dizayn etmelidir.
Kendisine
sorarsanız bunda ne bir tuhaflık, ne de bir sakınca görmez. Ne de olsa tüm
yapıp ettikleri toplumun iyiliği içindir. İnsanların hangi tür ekmeği
yiyeceğinden, kaç çocuk yapacağına, çocuk bekleyen kadınların doğumunu nasıl
gerçekleştireceğine, vatandaşların ne zaman ne içeceğine kadar herşeyi kontrol
altına almaya çalışır. Hangi televizyon dizisi iyidir, hangisi sakıncalıdır
artık tercih yapmak zorunda kalmaz vatandaşlar. Çünkü bu tercih onların iyiliği
için çoktan o lider tarafından yapılmıştır. Binlerce semtten birindeki bir
parkın neye dönüştürüleceğiyle de ilgilenir bu lider, ülkesinin hangi küresel
blokta yer alacağıyla da. Bölgeye düzen vermek, küresel siyasetle ilgilenmek de
bu büyük liderin sorumluluğundadır, hangi gazetenin hangi manşeti atacağı,
hangi fotoğrafın altına hangi resimaltı yazısını yazacağı da. Öyle ki, bir
haber televizyonunun ekranında akan alt
yazı da onun mucizevi dokunuşuna ihtiyaç duyar, topyekün medya atmosferinin
yeniden dizayn edilmesi de. Topluma ve medyaya yönelik makro mühendislikler de
onun sorumluluğu ve yetkisindedir, tek tek her vatandaşın tercihi, ne yapıp
edeceği de.
O
vardır ve tercihleri önceliklidir. Başkalarının ne varlığı ne de tercihleri ise
dikkate değer değildir. Zaten maruz kaldıkları müdahaleler ve baskılardan
dolayı artık inim inim inlemeye başlayan sadece ülkesindekiler değil, tüm
dünyadaki her şey ve kişi kendi idealine hizmet ediyorsa değerlidir. Neticede
değerli gördüğü herşey ve kişi bu değerlerini bizzat kendisine yakınlığından ve
saygısından almaktadır. İdeallerine ve doğrularına katılmayanlar ya da bir süre
sonra hizmet etmekten vazgeçenler ise bir anda değersizleşiverir. Onlar artık
haindir, tuzluk kadar değersizdir. Çünkü herkesin onun sayesinde değer
kazandığına, zenginleştiğine, konum elde ettiğine ve saygın hale geldiğine
inanır. Onsuzluk nazarında bu lütuflardan hepsinin reddidir ve
değersizleşmektir.
Kimin
140 karakterlik twitter mesajında ne yazacağı da onun kontrolünde olmalıdır,
televizyon kanallarının kime ne kadar yer vereceği de. Ne kadar saçma olursa
olsun doğrularını koşulsuz destekleyenlere lütufları boldur. Kanunsuz,
hukuksuz, kuralsız yönettiği muazzam sermaye imkanlarını kullanarak onları
milyonlara, yatlara, katlara boğar. Azıcık eleştirenlere ise elinden geleni
ardına koymaz. Onları derhal düşman, hain, çete, terör örgütü, haşaşi ilan
eder. Karşı gördüklerini söz söyleyemez, nefes alamaz hale getirmek için ahlak,
ilke, hak ve hukuk tanımaz. Bir yazısı için yazarları gazetelerinden, bir sözü
için televizyoncuları kanallarından attırır. Hızını alamaz bizim kontrol
delimiz, hiç bir hukuk sisteminde suç ya da hakaret olarak kabul edilemeyecek
iki twitter mesajı yüzünden henüz mesleğinin başlangıcında olmasına rağmen
büyük gelecek vaad eden genç bir gazeteciyle
şahsen uğraşır. Önce ceza davası açar, sonra bakar ki bu davadan hukuken
bir şey çıkmayacak, öfkesini dindirmek, hıncının beslediği intikamcı duygusunu
tatmin etmek için hukuksuz şekilde sınır dışı ettirir bu genç meslektaşımızı.
Today’s
Zaman’da mesai arkadaşım olan Azeri gazeteci Mahir Zeynalov örneğinde olduğu
gibi bireysel olarak uğraşır hoşlanmadığı kişilerle. Bununla da yetinmez,
benzer “nahoş” durumlar oluşturmaya kimse cüret etmesin diye en despotik
düzenlemelere imza atar. Herkesin iletişimini, internetini, özel hayatını
kontrol altına almaya çalışır. Özgürlükler, haklar ve demokratik tercihler
ölmeye yüz tutar control freakimizin liderliğinde, yerine tam teşekküllü bir
tiranlık kurulur adım adım.
For English: http://todayszaman.com/columnist/bulent-kenes_338949_control-freak.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder